16 Mart 2008 Pazar

KRİZANTEM



Sesimi duydunuz mu? Dudaklarımdan dökülen sözcükler size ulaştı mı? Bir anlam belirdi mi aleminizde yoksa size karışamadan hava zerrelerinde uçup gitti mi?
Nerede yanlış?
Sizde mi yoksa bende mi?
Yoksa duygularımı yüklenen kelimelerde mi?
Anlattıklarım neden sizde yankı yapmıyor?
Bana geri dönen anlamlar geceleri yalnızlığımda büyüttüğüm düşlerim neden değil?
Çocuk ruhum sıkılıyor.
Sıkıldıkça çoğalıyor yalnızlığım.
Çekip gitsem buralardan diyorum.

...
Mevsim sonbahar. Aylardan Kasım. Şehrin sokaklarında sonbahar kırıntıları…
Her yer mevsimin rengi.
Başım önde, ayaklarım yerdeki kuru yaprakları savuruyor.
Beyaz, mor, kırmızı!
Sarıya inat bu renk cümbüşü de ne?
Krizantem çiçekleri…
Sonbaharın ortasında kendi baharlarını yaşıyor.
Oysa sonlarda hep sonlar yaşanır bilirdim. Sonbaharda baharlarını yaşayanlarda varmış. Kasım bana sonu hatırlatırken krizantemler için bir başlangıçmış. Fark edememişim.
Sahi sonbahara ilkbahar bittiği için mi sonbahar denmiş yoksa kıştan önce yaşanan son bahar olduğu için mi?
Sorular sorularımı sırtlandı.
Ben krizantem çiçeklerini koklamaya soluklandım.
...
Ah krizantem içimin baharına denk düşen sonbaharın bahar yüzü…
Ah yanlış anladıklarım ve kendimi yanlış anlatışlarım…
Oysa siz ne ilkler yaşamışsınız benim sonlarımda ve ben ne ilkler yaşamışım sizin sonlarınızda.
Benim sözcüklerim sizde yankı yapmamış çünkü ben sonbaharlarda bahar şarkıları söylemişim.

Hiç yorum yok: